İçeriğe geç

Ilk TBMM ne zaman açıldı ?

İlk TBMM Ne Zaman Açıldı? Felsefi Bir Bakışla Yorumlanması

Bir Toplumun Kendini Tanıması: İlk TBMM’nin Felsefi Derinliği

İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 23 Nisan 1920’de açıldı. Bu tarih, sadece bir dönüm noktası değil, aynı zamanda bir toplumun kendi varlık, kimlik ve geleceği üzerine yaptığı derin bir felsefi sorgulamanın da başlangıcını simgeliyor. İnsanlık tarihi boyunca devletler, toplumlar ve hükümetler, kendilerini var kılmak, düzeni sağlamak ve halkın haklarını teminat altına almak için çabalar sarf etmiştir. Peki, 23 Nisan 1920’nin bu denli anlamlı olmasının ardında ne tür bir felsefi dinamik yatıyor? Bu yazıda, TBMM’nin açılışını etik, epistemoloji ve ontoloji perspektiflerinden inceleyerek, toplumsal bir devrimin felsefi boyutlarına adım atacağız.

Ontolojik Perspektif: “Var Olmak” ve Toplumun Yeniden İnşası

Ontoloji, varlık felsefesi olarak bilinir. Varlık nedir ve bir şeyin “var” olabilmesi için hangi koşullar gereklidir soruları ontolojinin temelini oluşturur. 1920’deki TBMM açılışı, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlık mücadelesinin simgesi olmuştu. Bu açılış, sadece bir meclisin kurulması değil, aynı zamanda yeni bir varlık biçiminin ortaya çıkmasıydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde çözülen siyasi yapı, bir milletin kendi varlığını inşa etme arzusuyla karşılık bulmuştu.

TBMM’nin varlığı, bir halkın kendi egemenliğine sahip çıkması anlamına geliyordu.

Devletin varlığı, halkın varlığını ve iradesini yansıtır. 1920’deki açılış, bu varlığın somut bir temele oturtulması, halkın kendi kimliğini ve egemenliğini bulma yolunda atılmış bir adımdı. Bu, bir nevi ontolojik bir dönüşümdü; halkın, kendi egemenliğine dayalı, bağımsız bir varlık inşa etmesiydi. Yeni bir kimlik, yeni bir toplum düzeni kuruluyordu.

Epistemolojik Perspektif: Bilgi ve Doğruların Arayışı

Epistemoloji, bilginin doğası ve sınırları ile ilgilenen felsefe dalıdır. İnsanlar doğruyu, gerçeği ve bilgiyi nasıl elde eder? Bu sorular, TBMM’nin açılışıyla birleştirildiğinde, o dönemin zorlu koşullarında bir halkın nasıl bilgi edindiği ve bu bilginin nasıl şekillendiği önem kazanır. 1920’de, Kurtuluş Savaşı sürerken halk, ciddi bir bilgi kısıtlamasıyla karşı karşıya kalıyordu. Osmanlı’nın son yıllarında, halkın gerçeklerden ne kadar haberdar olduğu ve bilgiye ulaşma yolları oldukça sınırlıydı.

TBMM’nin açılışı, halkın kendi bilgisine sahip çıkmaya başlamasıydı.

Yeni kurulan meclis, bilginin merkezi haline gelerek halkın gerçeklere dayalı bir çözüm arayışına yönelmesine olanak tanıdı. Devletin doğruları, halkla paylaşılmaya ve doğru bilgiye dayalı bir toplumsal yapı inşa edilmeye başlandı. Bu, aynı zamanda toplumun kendi gerçeklerini keşfetmesiydi. TBMM, bir bilgi üretme, doğrulama ve halkın içindeki potansiyel gücü açığa çıkarma platformu oldu.

Etik Perspektif: Adalet, Haklar ve Toplumun Sorumluluğu

Etik, doğru ve yanlış, adalet ve sorumluluk üzerine düşünmeyi amaçlayan felsefe dalıdır. İlk TBMM’nin açılmasıyla birlikte, adaletin ve hakların teminat altına alınması gerektiği bilinci ortaya çıkmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın kahramanları, halkın haklarını savunmuş ve devletin hukukunu oluşturmak adına ciddi bir etik sorumluluk üstlenmişlerdir.

TBMM’nin açılışı, bir etik anlayışının inşasıydı.

Bireylerin ve toplumların haklarının güvence altına alınması, adaletin sağlanması, etik açıdan zor bir görevdi. 1920’de açılan meclis, bu sorumluluğun farkında olarak hareket etmiş ve bir yandan halkı savunurken, diğer yandan toplumun etik değerlerini inşa etmeye başlamıştır. Toplumun her bireyi, yeni kurulan bu devletin etik sorumluluklarına dahil olmuş ve bireysel haklar yeniden tanımlanmıştır.

Felsefi Derinlikte Düşünceler ve Sorular

Bu yazının sonunda, sorular ve düşünceler ortaya çıkmaktadır: Eğer bir toplum varlığını sürdürme arzusuyla hareket ediyorsa, bu varlık nasıl şekillenir? Halkın bilgiye ulaşması ve egemenliğini kurması ne kadar etik bir sorumluluktur? Ontolojik bir varlık olarak devletin amacı ne olmalıdır? TBMM’nin açılışı, sadece bir siyasi olay mıydı, yoksa bir toplumsal bilinçlenişin simgesi miydi?

Bu sorular, ilk TBMM’nin açılışının felsefi boyutunu anlamaya çalışan her birey için yeni bir bakış açısı sunabilir. Her devrim, toplumsal bilinçle şekillenen bir süreçtir ve 23 Nisan 1920, sadece bir tarihten çok daha fazlasıdır; o, halkın, kendi haklarını ve kimliğini savunma yolunda attığı bir adım, bir felsefi dönüşümdür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
cialisinstagram takipçi satın alilbet güncel giriş adresiprop money