İçeriğe geç

Güven oyu kalktı mı ?

Güven Oyu Kalktı mı? Psikolojinin Merceğinden Bir İnsan Davranışı Analizi

Bir Psikoloğun Meraklı Girişi

Bir psikolog olarak insanların davranışlarını gözlemlerken en çok dikkatimi çeken şeylerden biri, güven kavramının ne kadar kırılgan bir yapıya sahip olduğudur. Son dönemde sıkça duyulan bir soru var: “Güven oyu kalktı mı?” Bu yalnızca politik bir soruya indirgenemez; aslında bireylerin birbirine, kendine ve sisteme olan güvenini sorguladığı derin bir psikolojik sorudur. İnsanlar artık neden bu kadar kolay şüphe ediyor? Neden bir zamanlar güvenle bağlandıkları kurumlara, kişilere veya fikirlere bugün mesafeli duruyorlar?

Bu yazıda, güven olgusunun psikolojik katmanlarını bilişsel, duygusal ve sosyal boyutlarıyla inceleyerek, bu sorunun bireysel ve toplumsal anlamda ne ifade ettiğini irdeleyeceğiz.

Bilişsel Psikoloji Boyutu: Güvenin Zihinsel Algısı

Bilişsel psikolojiye göre güven, geçmiş deneyimlerin, algıların ve beklentilerin bir ürünüdür. İnsan beyni, güveni tıpkı bir matematiksel denkleme dönüştürür: “Geçmişte bu kişi ya da sistem beni koruduysa, gelecekte de koruyabilir.” Ancak bu denklemin bir kez bozulması, zihinde köklü bir kırılma yaratır.

Güven oyu, aslında zihinsel bir “onay mekanizmasıdır.” Kişi, bir başkasına ya da bir yapıya güven oyu verdiğinde, beyninde “risk” ile “öngörülebilirlik” arasında bir denge kurar. Fakat günümüz dünyasında bu denge sürekli olarak sarsılmakta. Yanıltıcı bilgi, hızlı değişen gündemler ve manipülatif iletişim biçimleri güvenin bilişsel temelini zayıflatıyor. Artık insanlar, karşısındaki kişinin gerçek niyetini anlamak için daha fazla bilişsel enerji harcıyor; bu da sürekli bir zihinsel yorgunluk yaratıyor.

Duygusal Psikoloji Boyutu: Güvenin Kalp Atışları

Güven yalnızca düşünsel bir olgu değildir; aynı zamanda derin bir duygusal bağdır. Birine güvenmek, kendini savunmasız bırakmayı göze almak demektir. Fakat duygusal ihanet, bilişsel ihanetten çok daha derin izler bırakır. “Güven oyu kalktı mı?” sorusu, aslında “Artık kimseye kalbimi açamıyor muyum?” sorusunun başka bir biçimidir.

Duygusal düzlemde, güvenin kaybı genellikle hayal kırıklığı, öfke ve kontrol isteği olarak ortaya çıkar. İnsan, yeniden aynı acıyı yaşamamak için duygusal savunma mekanizmalarını güçlendirir. Bu savunma duvarı, bireyi korurken aynı zamanda onu yalnızlaştırır. İşte bu noktada psikolojinin paradoksu ortaya çıkar: Güvenmek, bizi kırılgan yapar; ama güvenmemek, bizi yalnızlığa mahkûm eder.

Sosyal Psikoloji Boyutu: Toplumsal Güvenin Erozyonu

Sosyal psikoloji, güveni yalnızca bireysel değil, kolektif bir inşa olarak görür. Toplumda güven azaldığında, aidiyet duygusu da zayıflar. Bugün insanlar sosyal kurumlara, yöneticilere veya medyaya şüpheyle bakıyor. Bu, yalnızca bireysel güvensizlik değil; aynı zamanda bir toplumsal travma göstergesidir.

Güven oyu artık sadece meclislerde değil, her insanın içinde yapılan bir oylamadır:

“Kime inanabilirim? Kimin sözüne değer verebilirim? Kime sırtımı dönersem düşmem?”

Bu sorular, bireyin topluma olan psikolojik bağını belirler. Toplumsal güvenin azalmasıyla birlikte dayanışma zayıflar, bireycilik artar ve “herkes kendi çıkarını koruma” psikolojisi yaygınlaşır. Bu durum, toplumu bir arada tutan görünmez bağları çözmeye başlar.

İçsel Bir Sorgulama: Güvenin Kendimizle Olan Savaşı

Aslında en temel güven oyu, insanın kendine verdiği oydur. Kendine güvenini yitiren biri, başkasına da güvenemez. “Güven oyu kalktı mı?” sorusu bu anlamda dış dünyaya değil, içsel dünyamıza yöneltilmiş bir sorudur.

Birçok kişi dışarıdaki güven kaybını konuşurken, kendi iç dünyasındaki güvensizliği gözden kaçırır. Başarısız olma korkusu, reddedilme endişesi, yetersizlik hissi… Bunların hepsi, bireyin kendi benliğine olan güveninin azaldığını gösterir.

Kendimize yeniden güvenmeyi öğrenmek, dış dünyaya duyulan güvensizliği de onarabilir. Çünkü insanın dış dünyaya yansıttığı güven, aslında içsel güvenin bir izdüşümüdür.

Sonuç: Güven Oyu Gerçekten Kalktı mı?

Belki de güven oyu kalkmadı; sadece yeniden tanımlanıyor. Artık insanlar körü körüne güvenmek yerine, bilinçli bir güven inşa etmeye çalışıyor. Bu dönüşüm, hem bireysel hem toplumsal olgunlaşmanın bir göstergesi olabilir.

Ancak unutmamak gerekir ki, güven, yeniden inşa edilmesi en zor ama en değerli psikolojik köprülerden biridir. Her yıkılış, yeni bir güven biçiminin doğmasına da alan açar. Belki de asıl soru şudur:

“Güven oyu kalktı mı?” değil, “Güvene yeniden inanmayı göze alabiliyor muyuz?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money